AOL EDEBİYAT 8 DERS ÖZETİ 4. ÜNİTE

4. ÜNİTE SÖYLEV VE NUTUK ÖZETİ


 GENÇLİĞE HİTABE

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir                           
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır.

Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet’i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
                                          
                                               Mustafa Kemal ATATÜRK, Nutuk

  • Bedhah: Kötülük isteyen.
  • Bilfiil: İş olarak, iş edinerek, gerçekten. 
  • Bitap: Bitkin, yorgun. 
  • Cebren: Zorla, zoraki. 
  • Dalalet: Doğru yoldan ayrılmak. 
  • Elim: Acınacak.
  • Harici: Dışla ilgili.
  • Mümessil: Temsilci. 
  • Müstevli: Bir yeri istila eden. 
  • Namüsait: Uygun olmayan.
  • Şerait: Şartlar.
  • Tevhit: Birkaç şeyi bir araya getirme, birleştirme. 
Türk edebiyatında söylev türünün eskimeyen güzel ve başarılı örneklerinden biri olan Nutuk, Atatürk’ün 1927 yılında parti kongresinde altı gün boyunca parça parça yaptığı büyük konuşmadır. Söyleniş süresi bakımından dünyanın en uzun söylevlerinden biridir. 

Atatürk, yaşanan olayları kayıt altına alarak tarihin anlaşılmasına yardımcı olmak, gelecek nesilleri karşılaşabilecekleri tehlikelere karşı uyarmak amacıyla eserini kaleme almıştır. “Nutuk”un içeriği 19 Mayıs 1919’dan 20 Ekim 1927’ye kadar geçen süreyi kapsar.

“Nutuk” Cumhuriyet tarihi hakkında birinci elden bilgi veren önemli bir kaynaktır. 

Söylev (Nutuk)

  • Herhangi bir dinleyici topluluğuna bir düşünceyi aşılamak, topluluğu coşturmak ve bir amaç doğrultusunda yönlendirmek için coşkulu ve edebî bir dille yapılan konuşmalara/metinlere söylev denir. 
  • Bir fikri, bir davayı karşısındaki insanlara dil ustalığı ile açıklamaya hitabet sanatı; toplum önünde bu konuşmayı yapana da hatip denir.
 İyi bir hatipte aşağıdaki özellikler bulunur: 
  • Dinleyicilerin ilgilerini ve tepkilerini göz önünde tutar.
  • Söz söylediği konuda zengin bir bilgi ve düşünce birikimine sahiptir. 
  • Ses tonunu, jest ve hareketlerini, vurgu ve tonlamayı ustaca kullanır. 
  • Söyleyeceklerini amacına uygun bir yönde duygu ve düşünce akışını bozmadan dile getirir.
  • Konuşmasını, herkesin anlayabileceği yalın ve açık bir dille yapar
  • Konuşma sırasında açık ve inandırıcı olur.

Söylev Türünün Özellikleri 

  • Söylevler, düşünsel planla oluşturulur.
  •  Genellikle kısa cümleler tercih edilir ve cümlelerde daha çok haber kipi ya da mastar hâlindeki fiiller kullanılır.
  •  Hatip, klişeleşmiş sözler ve deyimler kullanmaktan kaçınır.
  • Akıcı, içten, etkili ve coşturucu bir anlatımla siyasi, sosyal, millî, hukuki, ahlaki vb. konularda topluluğu yakından ilgilendiren bir düşünce ya da sorun işlenir.

Söylev Türünün Gelişimi

  • Türk edebiyatında Bilge Kağan’ın Göktürk (Orhun) Yazıtları’nda Türk milletine seslenişi ilk söylev, Bilge Kağan da ilk hatip olarak kabul edilir.
  • Söylev türünün Batı’daki ilk örneklerini eski Yunan edebiyatında Demosten, Latin edebiyatında ise Çiçero vermiştir.
  • Türk edebiyatında söylev sanatının gelişimi II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Ömer Naci ve Hamdullah Suphi Tanrıöver ile görülür.
  • Özellikle Millî Mücadele Dönemi’nde Mehmet Âkif Ersoy ve Halide Edip Adıvar, Cumhuriyet Dönemi’nde ise Mustafa Kemal Atatürk söylevde öne çıkan isimlerdir. 

 Mustafa Kemal Atatürk (1881-1938):

Selanik’te doğdu. Kısa bir süre mahalle mektebine devam etti. Daha sonra çağdaş eğitim yapan Şemsi Efendi Okuluna geçerek ilkokulu burada bitirdi. Selanik Mülkiye orta okulunu, Manastır Askeri Lisesini, Kara Harp Okulunu ve Harp Akademisini bitirdi. Orduda çeşitli vazifeler aldı. 1913 yılında Sofya’da Ataşe Militer olarak bulundu.

Birinci Dünya Savaşı sırasında, Çanakkale Muharebelerinde, tümen komutanı olarak görev yapıtı. 1916 yılından itibaren, Doğu ve Güney cephelerinde kolordu ve ordu komutanlığı yaptı. Bitlis ve Muş’u düşman işgalinden kurtaran kuvvetlerin başında bulundu. Filistin ve Suriye cephelerinde görev aldı.

Mondros Mütarekesi’nden sonra işgal kuvvetleri tarafından Anadolu’nun şgal edilmesi üzerine 19 Mayıs 1919'da Samsun’a çıkarak Türk millî mücadelesini başlattı. Amasya Genelgesi’ni yayımladı, Sivas ve Erzurum Kongrelerini topladı.

Askerî görevlerinden  istifa ederek  23 Nisan 1920'de Ankara’da TBMM’yi topladı. Meclis Başkanı seçildi. 5 Ağustos 1921'de Başkomutanlık görevini üstlenerek Anadolu’nun Yunan işgalinden kurtarılması için mücadeleye devam etti. Sakarya Meydan Sava- şı’nı kazandı. 19 Eylül 1921'de Meclis tarafından kendisine mareşal ve gazi unvanı verildi. 26 Ağustos 1922'de işgalci Yunan kuvvetlerine karşı Büyük Taarruz’u başlattı. 30 Ağustos 1922'de de Başkomutanlık Meydan Savaşı’nı kazandı. Lozan Barış Konferansı’ndan sonra, 11 Ağustos 1923'te toplanan TBMM tarafından yeniden başkan olarak seçildi. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet’in ilan edildiği gün, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaş- kanı oldu. Dört dönem üst üste seçildi. 10 Kasım 1938'de vefat etti.

ESERLERİ: Nutuk, Medeni Bilgiler, Geometri, askerlikle ilgili kitapları (Zabit ve Kumandan ile Hasbihâl…)

               ------------------------------------------------------

Göktürk Yazıtları (Orhun Abideleri), 8. yy.da yazılmıştır. Bu yazıtlar, Türklerin ilk tarihî belgesi ve aynı zamanda yazılı ilk edebî eserleri olarak kabul edilir. Bu kitabeler sırasıyla Tonyukuk (716), Kül Tigin (731) ve Bilge Kağan (735) adına dikilmiştir. 

Siyaset, tarih, coğrafya ve edebiyata ait birçok bilgi içeren kitabeler yabancı etkilerden uzak ve yalın bir Türkçeyle yazılmıştır. Oldukça gelişmiş ve işlenmiş bir dil kullanılmıştır.

Söylev Çeşitleri 

Politikacıların ulusal mecliste, kapalı mekânlarda ya da açık alanlarda yaptıkları konuşmalar siyasi söylevdir. Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Halide Edip Adıvar gibi isimler bu türde olgun örnekler vermişlerdir. 

Komutanların askere cesaret ve moral vermek için yaptıkları konuşmalara askerî söylev denir. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethinden önce yaptığı söylev bu türün en iyi örneklerindendir. 

Din adamlarının bireysel ve toplumsal sorunları dinî açıdan yorumladıkları konuş- malara ise dinî söylev adı verilir. Türk İslam toplumunda bu tür söylevlere hutbe de denir. Hz. Muhammed’in “Veda Hutbesi” bu türün en iyi örneğidir. 

Bilim insanlarının bilimsel toplantılarda yaptıkları konuşmalara ise akademik söylev adı verilir. 

Mahkemelerde hak hukuk konusunda yapılan konuşmalara hukuki söylev denir. Gerek savcıların iddianameleri, gerekse avukatların savunmaları hukuki söylevin en yaygın örnekleridir.

Bilge Kağan (683-734): Göktürkleri elli yıllık Çin esaretinden ikinci defa kurtararak Göktürk hanedanlığını kuran İlteriş Kutluk Kağan’ın oğludur. 32 yaşındayken Göktürk Devleti’nin başına ge- çerek yönetimi eline alır, devlet yapılanmasını yeniden inşa eder. Ordunun başına kardeşi Kül Tigin’i, vezirliğe ise kayınpederi Tonyukuk’u getirerek daha da güçlenmiştir. O yıllarda devletin durumu çok kötü olmasına rağmen, halkı bir araya getirip Türk boyları- nı eğemenliği altına alır. 
Bilge Kağan önce veziri Tonyukuk'u sonra kardeşi Kül Tigin'i kaybetmiştir. Kendisi de Çinlilerle iş birliği yapan Buyrak Cor tarafından zehirlenmiştir. 735 tarihinde büyük bir törenle defnedilmiştir. 

Evliyâ Çelebi (1611-1682): İstanbul’da doğdu. Medreseye devam ederken bir yandan da babasının yanında çalıştı. IV. Murat zamanında Enderun’a girerek dört yıl sonra sipahi oldu. Daha sonraki yıllarda birçok ülkeyi dolaştı. Bu gezilerinde karşılaştığı olayları “Seyahatnâme” adlı eserinde ayrıntılı bir şekilde anlatmış, gözlemlerini seyahatnamesinde tarih ve yer belirterek yazmıştır. 
 “Seyahatnâme” dil, folklor, coğrafya, tarih, etnografya, toplumbilim bakımlarından çok önemli bir kaynaktır.

ESERLERİ: Seyahatname (17. yy.)

              ------------------------------------------------------

Dil Bilgisi 

Düşünceyi Geliştirme Yolları

Bir paragrafta ileri sürülen görüş ve düşüncelerin inandırıcılığını sağlamak amacıyla yazar tanımlama, örnekleme, karşılaştırma, tanık gösterme (alıntı yapma), sayısal verilerden yararlanma, benzetme gibi düşünceyi geliştirme yollarına başvurabilir.

Tanımlama

Bir kavramın ya da varlığın ne olduğunu bildirmek, niteliklerini eksiksiz olarak açıklamaktır. “Bu nedir?” sorusunun cevabı olan cümlelerdir.

Karşılaştırma 

İki kavram, varlık veya olayın benzer ya da farklı yönleriyle ortaya konulmasıdır. Genellikle “oysa, ise, daha, en” gibi ifadelere yer verilir.

Tanık Gösterme (Alıntı Yapma) 

Bir düşünceyi savunmak, doğruluğunu kanıtlamak için aynı görüşü paylaşan, destekleyen bir kişinin yazılarından veya konuşmalarından alıntı yapmaktır. Tanık olarak seçilen kişinin ya adı anılır ya da söylediklerinden alıntılar yapılır.

Örnekleme

Soyut bir düşünceye somut görünürlük katarak söylemek istenilenin okuyucunun zihninde canlanmasını sağlayan bir tekniktir.  

Sayısal Verilerden Yararlanma

Yazarın düşüncelerini sayısal verilerle desteklemesi okur karşısında inanırlılığını ve güvenirliliğini artırır.Bu yöntem istatistik veriler verdiğinden genelde bilimsel yazılarda kullanılır.

Benzetme

Benzetme, aralarında benzerlik olan iki şeyden benzerlikçe zayıf olanı güçlü olanla anlatmaktır. Bir kavramı ya da varlığı başka kavram ya da varlığa ait özelliklerle anlatmadır.  Genellikle “gibi, sanki, andırıyor, tıpkı” gibi ifadelere yer verilir.


4. ÜNİTEDE BİTTİ :))


ÇIKMIŞ SORULAR ÜZERİNDEN TESTLERİ ÇÖZMEYİ İHMAL ETMEYİNİZ...

Yorum Gönder

0 Yorumlar