AOL KİMYA 2 DERS ÖZETİ 1. ÜNİTE

1. ÜNİTE KİMYASAL TÜRLER ARASI ETKİLEŞİMLER ÖZET

1.1. KİMYASAL TÜR 

 Harflerin farklı şekillerde bir araya gelmesiyle kelime ve cümlelerin oluşması gibi, elementlerin farklı şekillerde bir araya gelmesi de madde çeşitliliğinin artmasına yol açmıştır.

Maddeleri yakından incelediğimizde çok azının saf element olarak bulunduğu (örneğin altın elementi), bir çoğunun elementlerin farklı şekillerde bir araya gelmesiyle oluştuğu görülmektedir. Örneğin:
  • Hidrojen gazı (H2 ) tek tür elementten (yalnız hidrojen) oluşan iki atomlu bir yapı,
  • Sofra şekeri (C6 H12O6 ) üç farklı elementten (karbon, hidrojen ve oksijen) oluşan bir yapı,
  • Sofra tuzu sayılamayacak kadar çok sayıda sodyum (Na+) ve klor (Cl- ) iyonlarından oluşan bir yapıdır.
Toprağın ve canlı organizmaların oluşumunda da farklı bileşimlerde birçok element rol almaktadır. Örneğin, hidrojen, karbon, oksijen, azot, kükürt ve fosfor elementleri bilinen birçok canlının yapısında bulunur.

Saf maddelerin özelliklerini taşıyan en küçük temel yapı birimlerine kimyasal tür denir. Genel olarak kimyasal türler; 
  • Atomlar
  • Moleküller
  • İyonlardır.
ATOM: Temel olarak elektron, proton ve nötron parçacıklarından oluşan, elementlerin bütün özelliklerini taşıyan en küçük birimlerdir. 
  • Nötr yapıya sahiptirler.
  • Atomlar fiziksel veya kimyasal yöntemlerle parçalanamaz ancak nükleer tepkimelerle parçalanabilirler.
Elementlerin bir kısmı doğada atomik hâlde bulunur. Metaller (altın, demir, sodyum, kalsiyum) ve soygazlar (helyum, neon, argon) atomik hâlde bulunan elementlerdir. 

MOLEKÜL: İki ya da daha çok sayıda atomdan oluşan ve bağımsız birimler olarak bulunan kararlı yapılara molekül denir. Atomlarda olduğu gibi moleküller de nötr yapıdadır. 
  • Atomik yapıda olmayan elementler de moleküler yapıya sahiptir.
  • Moleküllerden oluşan elementlerde moleküldeki atomlar aynı türdedir.
  • Ametal elementleri moleküler hâlde bulunur. 
  • Bir ametal atomu aynı tür ametal atomlarıyla etkileştiğinde ikili, üçlü, dörtlü gibi farklı sayılarda birliktelikler oluştururlar. Ancak moleküler yapıdaki elementler daha çok ikili atomlar şeklinde bulunurlar.  
Örneğin, iki hidrojen atomu bir araya gelerek bir hidrojen molekülünü (H2 ), yine iki oksijen atomu bir araya gelerek bir oksijen molekülünü (O2 ) oluşturur.

İkiden fazla sayıda atom içeren moleküllere örnek olarak ozon, kükürt ve fosfor verilebilir. Örneğin, ozon molekülü (O3 ) üç, kükürt molekülü (S8) sekiz ve fosfor molekülü (P4 ) dört atomdan oluşmaktadır.

Bazı elementlerin moleküllerden oluşması gibi bazı bileşikler de molekülerden oluşmaktadır. Moleküler yapıdaki bileşiklerde moleküller en az iki farklı tür atom içerir. Örneğin, iki hidrojen ve bir oksijen atomunun bir araya gelmesi ile su molekülü (H2 O), iki oksijen ve bir karbon atomunun bir araya gelmesiyle karbondioksit molekülü (CO2 ) oluşmaktadır.  

*Saf su sadece H2 O moleküllerinden, karbondioksit gazı ise sadece CO2 moleküllerinden oluşur.

İYON: Atomlar diğer atomlarla etkileştiklerinde elektron kazanırlarsa veya kaybederlerse net bir elektrik yüküne sahip olur ve iyon adını alır. Atomun kaybettiği veya kazandığı elektron sayısına iyon yükü denir
Bazı bileşik türleri moleküllerden oluşurken, bazıları da iyonlardan oluşmaktadır. Örneğin, sofra tuzu (NaCl ) sodyum ve klor iyonlarından oluşan bir bileşiktir.

Na +, Li +, Ca 2+, NH 4 + gibi pozitif yüklü iyonlara katyon, O2- , CO3 2-, N3- gibi negatif yüklü iyonlara anyon denir. 

Bir atomdan oluşan; Li+, Na+, Be2+, H+, F- , O2-, Fe2+ gibi iyonlar tek atomlu iyonlardır. Birden fazla atomun birleşmesiyle çok atomlu iyonlar oluşur. NH4 +, H3 O+, SO4 2-, OH- gibi iyonlar çok atomlu iyonlardır. Çok atomlu iyonlara kök adı da verilir.

1.2. KİMYASAL TÜRLER ARASI ETKİLEŞİMLERİN SINIFLANDIRILMASI

Kimyasal türlerin birbirleriyle etkileşmeleri sonucu milyonlarca farklı maddeler oluşmakta veya maddeler farklı fiziksel hâllerde bulunmaktadır. Örneğin hidrojen ve oksijen moleküllerinin etkileşmesi sonucu su molekülü, su moleküllerinin etkileşmesi sonucu ise su damlası veya su buharı olıuşmaktadır.

İki atom birbirine yaklaştığında;
  • İki atomun elektronları arasında ve iki atomun protonları arasında itme kuvveti,
  • Bir atomun protonları ile diğer atomun elektronları arasında çekme kuvveti oluşur.
Atomlarda olduğu gibi diğer kimyasal türler arasında da itme ve çekme kuvvetleri oluşur. Kimyasal türlerin yapısında bulunan yüklü parçacıkların aralarında meydana gelen itme ve çekme kuvvetlerinin gücüne göre etkileşimler meydana gelir.
Kimyasal türler arası etkileşimler aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:

Bağlanan türler arası sınıflandırma;
  • Atomlar arası etkileşimler 
  • Moleküller arası etkileşimler 
Bağın gücüne göre sınıflandırma;
  • Güçlü etkileşimler
  • Zayıf etkileşimler

BAĞLANAN TÜRLER ARASI SINIFLANDIRMA

a) Atomlar arası etkileşimler
Aynı veya farklı tür atomlar arasında gerçekleşen etkileşimdir. Örneğin NaCl bileşiğinde "Na" ve "Cl" atomları arasında, hidrojen molekülünde "H" atomları arasında bu etkileşim bulunur.

Metal atomları arasında gerçekleşen metalik bağ da atomlar arası etkileşimdir. Örneğin bakır metalini oluşturan bakır atomları metalik bağdan dolayı bir arada durur. Metalik bağ da çok güçlü bir etkileşim türüdür. 
Atomlar arasındaki etkileşime bir diğer örnek de soygaz atomları arasında gerçekleşen etkileşimdir. Örneğin neon gazında "Ne" atomları arasında da bu etkileşim bulunur.

b) Moleküller arası etkileşimler
Moleküller arası etkileşimler ise molekülleri bir arada tutan kuvvetlerdir. Örneğin su bileşiğinde su moleküllerini bir arada tutan kuvvet moleküller arası etkileşimdir. Benzer şekilde hidrojen molekülleri arasında moleküller arası etkileşim bulunur.

Kimyasal türler arasındaki etkileşimi atomlar arası ve moleküller arası şeklinde sınıflandırmak bazı güçlüklere yol açmaktadır. Örneğin:
  • Atomlar arasındaki etkileşimde, bazılarında yeni maddeler oluşurken bazılarında yeni madde oluşmaktadır.
  • Atomlar arası etkileşim bazı kimyasal türlerde zayıf, bazılarında güçlüdür.
  • Bazı durumlarda moleküller arası etkileşim atomlar arası etkileşimden daha güçlüdür. 

BAĞIN GÜCÜNE GÖRE SINIFLANDIRMA 

Kimyasal türlerin yapısında bulunan yüklü parçacıklar arasında gerçekleşen çekme ve itme kuvvetleri karşılaştırıldığında, çekme kuvvetleri çok büyükse güçlü etkileşimler meydana gelir. 

Çekme kuvvetleri itme kuvvetlerinden biraz fazlaysa kimyasal türler arasındaki etkileşim zayıftır. Van der Waals bağları ve hidrojen bağları zayıf etkileşimlere örnektir.


1.3. GÜÇLÜ ETKİLEŞİMLER

En dış katmanda yer alan ve etkileşimlere katılan bu elektronlara değerlik elektronu denir. 
Bu şekilde, değerlik elektronları kullanımı ile iki veya daha fazla sayıda atomu, iyonu bir arada tutan etkileşimler güçlü etkileşimlerdir. 

LEWIS ELEKTON NOKTA FORMÜLÜ (LEWIS SEMBOLÜ)

Lewis sembolü, atomun son katmanında bulunan elektronların, atomun sembolünün etrafında noktalarla gösterilmesidir. Böylece atomun son katmanında kaç elektron bulunduğu, diğer atomlarla kimyasal tepkimeye girme isteği, diğer atomlarla etkileşirse kaç elektron alacağı, vereceği veya ortaklaşa kullanacağı vb. durumlar daha somut olmaktadır.

Lewis elektron nokta modelinde;
  • Atom sembolünün etrafına, her bir değerlik elektronuna karşılık bir nokta konulur.
  • Değerlik elektron sayısı 2 olan atomlarda elektronlar birbirinden mümkün olan en uzak konuma yerleştirilmelidir.
  • Elektronlar sembolün 4 köşesine, herhangi bir yerinden başlanarak sırayla yerleştirilir. Elektron sayısının 4’ten fazla olduğu durumda ise noktalar sırayla çiftler hâlinde yazılmaya başlanır. 
Periyodik sistemdeki ilk 20 element atomunun Lewis elektron nokta formülü yer almaktadır.

 İYONLARIN LEWIS ELEKTRON NOKTA FORMÜLÜ VE İYONIK BAĞIN OLUŞUMU

İyonların Lewis sembolleri de atomların Lewis sembolleri gibi, sahip oldukları değerlik elektronları sayısı kadar nokta ile gösterilir. Bu gösterimde iyon yükü de mutlaka yazılır.

 Her kalsiyum atomu değerlik elektronlarını iki klor atomuna aktardığında pozitif yüklü kalsiyum iyonlarıyla, negatif yüklü klor iyonları oluşur. Oluşan zıt yüklü iyonlar birbirlerine elektrostatik çekim kuvveti uygulayarak kalsiyum klorür kristalini oluşturur.




Pratik olarak katmanlarda yer alan elektronları aşağıdaki şekilde gösterebiliriz:

İYONIK BILEŞIKLERIN ADLANDIRILMASI

Yapı birimlerini oluşturan elementlerin sembolleri ve sayıları kullanılarak oluşturulan formüle bileşik formülü denir.
 Formül; bileşiğin bileşimini, element sembollerini ve sayılarını kullanarak gösterme şeklidir.
İyonik bileşikler artı yüklü metal iyonları (katyonlar) ile eksi yüklü ametal iyonlarından (anyonlar) oluşur. Anyon ve katyonlar tek tür atomdan oluşabileceği gibi birden fazla türden de oluşabilir. 

Tek Atomlu İyonlardan Oluşan İyonik Bileşiklerde Adlandırma
  • İyonik bileşik formülünde ilk sırada metal iyonu (katyon), daha sonra ametal iyonu (anyon) yer alır. Bu nedenle adlandırmada önce katyon adı, sonra anyon adı yazılır. 
  • Katyon adını elementin adından alır. Örneğin sodyum iyonunun (Na+ ) adı, bulunduğu bileşikte “sodyum” dur.
  • Anyonların adlandırılmasında ise ametalin adına genellikle ‘’ –ür’’ eki getirilir. Örneğin klor iyonu (Cl- ), “klorür” olarak adlandırılır.
  • İyonik bileşiklerin adlandırılmasında iyonların sayılarına yer verilmez.


Bakır ve demir metallerinde olduğu gibi metal birden fazla iyon yüküne sahip olduğunda değişken değerlikli olarak adlandırılır. Katyonu değişken değerlikli olan iyonik bileşiklerin adlandırılması aşağıdaki sıraya göre olur:

Değişken değerlikli metallerin oluşturduğu katyonlardan bazıları aşağıdaki tabloda yer almaktadır.

Değişken değerlikli metallerden oluşan bazı iyonik bileşiklerin adları aşağıdaki tabloda verilmiştir:


Çok Atomlu İyonlardan Oluşan İyonik Bileşiklerde Adlandırma 

K+ katyonunun adı “potasyum” iken, birden çok atomdan oluşan (NO3 - ) anyonunun adı “nitrat” dır. Oluşan bileşiğin tam ismi ise “potasyum nitrat”tır
KNO3 : Potasyum nitrat

FeSO4 bileşiğinde ise katyonun adı “demir (II)” , çok atomlu anyon olan SO4 2- kökünün adı ise “sülfat” tır. Bu durumda bileşiğin adı “demir (II) sülfat” dır.
FeSO4 : Demir (II) sülfat

Aşağıdaki tabloda bazı çok atomlu iyonların (köklerin) adları yer almaktadır. 


Eğer bileşikteki anyon ve katyonun her ikisi de çok atomlu iyonsa adlandırmada her ikisinde de kök adı kullanılır. Örneğin NH4 + ve PO4 3- iyonlarından oluşan (NH4 )3 PO4 bileşiğinin adı “amonyum fosfat” tır.
(NH4 )3 PO4 : Amonyum fosfat

KOVALENT BAĞIN OLUŞUMU

Aynı ya da farklı türde ametal atomlarının elektronlarını ortaklaşa kullanmaları sonucu aralarında oluşan etkileşime kovalent bağ denir.


Kovalent bağdaki elektron çiftlerine ortaklanmış elektron çiftleri (bağlanma çiftleri veya paylaşılan çiftler) adı verilir. Lewis formülünde iki atom arasında kalan her iki nokta, diğer bir ifadeyle ortaklaşa kullanılan her iki elektron bir kimyasal bağı temsil eder. Bu bağ bir çizgi ile de gösterilebilir

 Aşağıdaki tabloda bazı ametal atomlarının Lewis yapısı ve oluşabilecek moleküller yer almaktadır.


Kovalent bağ, bağı oluşturan atomların bağdaki elektronlara uyguladığı çekim kuvvetine göre polar ve apolar kovalent bağ olmak üzere ikiye ayrılır:

1. Apolar Kovalent Bağ: Aynı tür atomlar arasında gerçekleşen kovalent bağa apolar kovalent bağ denir. Örneğin H2 , N2 , O2 , Cl2 vb. moleküller apolar kovalent bağ içerir.

2. Polar Kovalent Bağ: Polar kovalent bağ, farklı ametal atomları arasında gerçekleşen bağdır. Atomlar farklı türde olduklarında, protonları, ortaklaşa kullanılan elektronlara farklı güçte çekim kuvveti uygular. Bu nedenle, ortaklaşa kullanılan elektronlar bağın bir ucuna daha yakın konumda bulunur. Böylece bağın bir ucu kısmî pozitif (δ +), diğer ucu kısmî negatif (δ - ) yüklenir, yani yük dağılımında kutuplaşma olur.

Polar ve Apolar Moleküller

Hidrojen Molekülü (H2 ): İki hidrojen atomu yeterince yakınlaştığında birer tane bulunan değerlik elektronlarını ortaklaşa kullanırlar ve aralarında apolar kovalent bağ oluşur.
Klor Molekülü (Cl2 ): Klor atomu kimyasal bağ yaparken 1 elektrona ihtiyaç duyar. Diğer klor atomu ile elektronunu paylaştığında, iki klor atomu arasında apolar kovalent bağ oluşur

Oksijen Molekülü (O2 ): Oksijen atomları ikişer elektronunu ortaklaşa kullanarak aralarında ikili bağ oluşturur. Oluşan bağ apolar kovalent bağdır. Benzer şekilde molekül de apolar yapıdadır.
Azot Molekülü (N2 ): İki azot atomu arasında üç çift elektron ortak kullanılır. Üçlü bağ oluşur. Oluşan üçlü bağ apolar kovalenttir. Oluşan azot molekülü de apolar yapıdadır.
 Hidrojen Klorür Molekülü (HCl): Hidrojen klorür (HCl), polar kovalent bir bağa sahiptir. Klor, hidrojenden daha elektronegatif bir atomdur.Molekül de polar yapıdadır.
Su Molekülü (H2 O): Su molekülündeki (H2 O) oksijen atomu ile her hidrojen atomu arasında polar kovalent bağ bulunur. Kovalent bağların her biri, biri hidrojen atomundan, diğeri oksijen atomundan olmak üzere iki elektron içerir.
Oksijenin elektronegatiflik değeri hidrojenin elektronegatiflik değerinden daha büyük olduğundan bağın oksijen tarafı kısmî negatif yüke sahipken, hidrojen atomu tarafı kısmî pozitif yüke sahiptir.
 Amonyak Molekülü (NH3 ): Amonyak molekülünde (NH3 ), azot ve hidrojen atomları arasında polar kovalent bağlar oluşur.Su molekülünde olduğu gibi amonyak molekülü de polar yapıdadır.
 Bor Trihidrür Molekülü (BH3 ): Bor atomu 3 değerlik elektronuna sahiptir. Bu elektronları üç hidrojen atomuyla ortaklaşa kullanarak üç polar kovalent bağ yapar ve bor trihidrür bileşiği oluşur.Moleküldeki bağlar polar olmasına rağmen molekül apolar yapıdadır.
Metan Molekülü (CH4 ): Karbon atomu dört ortaklanmamış elektronu olması nedeniyle dört bağ yapar. Metan molekülünde bağların her biri polar kovalent bağdır.
KOVALENT BILEŞIKLERDE ADLANDIRMA 

Kovalent bileşikleri adlandırmada aşağıdaki kurallar geçerlidir:

  • lk önce formülde ilk sırada yer alan elementin sayısı, sonra elementin adı yazılır. Ardından ikinci sırada yer alan elementin sayısı, son olarak elementin anyon adı yazılır.
  • Element sayıları latince olarak yazılır


  • İlk elementin sayısı bir ise “mono” ön eki kullanılmaz, ancak ikinci elementin sayısı bir ise “mono” eki kullanılır. Örneğin NO bileşiğinin ismi “azot monoksit” tir; “monoazot monoksit” şeklinde adlandırılmaz.
  • Adlandırmada Latince sayı “o” harfi ile bitiyor, element ismi de “o” harfi ile başlıyorsa iki tane “o” harfi yan yana yazılmaz, sadece bir tane “o” harfi yazılır. Örneğin NO bileşiği “azot monoksit” olarak adlandırılır.

Asitler kovalent yapılı bileşiklerdir ancak asitlerin sistematik adlandırması verilen adlandırma kurallarından biraz farklıdır.


METALIK BAĞLAR

Metal atomlarının bir arada durmasını sağlayan etkileşim türü ise metalik bağdır.

  • Metal atomlarının son katmanlarında çok az sayıda elektron olduğundan başka elektronlar için de boş yer bulunur.  Bu nedenle bir metal atomunun değerlik elektronları diğer atomların katmanlarında serbestçe dolaşabilir.
  •  Çok sayıda atomun değerlik elektronları bu şekilde serbestçe dolaştığında elektron denizi oluşur.
  •  Metal atomlarının değerlik elektronları başka atomların katmanına geçtiğinde metal atomları pozitif yüklü hâle gelir.
  • Elektronlar negatif yüklü olduklarından, pozitif yüklü metal iyonlarıyla elektron denizindeki elektronlar arasında elektrostatik çekim kuvveti oluşur. Oluşan bu çekim kuvvetine metalik bağ denir.

1.4. ZAYIF ETKİLEŞİMLER 

Zayıf etkileşimler moleküller arasındaki ve soygaz atomları arasındaki etkileşimdir. 
  • Zayıf etkileşimler maddenin fiziksel hâlini belirler.
  • Maddenin erime noktası, donma noktası gibi fiziksel özellikleri de tanecikler arasındaki zayıf etkileşimin gücüne bağlıdır. 
  • Zayıf ve güçlü etkileşimleri ayırt etmek için bu etkileşimlerin oluşması sırasında açığa çıkan veya kopması için verilmesi gereken enerji miktarından yararlanabiliriz. 
ZAYIF VE GÜÇLÜ ETKILEŞIMLERIN BAĞ ENERJISI ESASINA GÖRE AYIRT EDILMESI 

Taneciklerin birbiriyle etkileşmesi sonucu açığa çıkan ve tanecikler arasındaki etkileşimin kopması için taneciklere verilmesi gereken enerjiye bağ enerjisi denir. 
  • Güçlü etkileşimlerde bağ enerjisi oldukça yüksekken, zayıf etkileşimlerde düşüktür.
  •  Örneğin kalsiyum oksit (CaO) bileşiğinde kalsiyum ve oksijen atomları arasındaki bağı koparmak için gereken enerji, sıvı metil alkol (CH3 OH) tanecikleri arasındaki etkileşimi koparmak için gereken enerjiden oldukça fazladır.

1. Van der Waals Etkileşimleri

a) Dipol-dipol etkileşimi
Polar moleküller arasında oluşan etkileşimdir. Polar bir molekülün pozitif yüklü (δ +) kısmı ile diğer molekülün negatif yüklü kısmı ( δ – ) arasında gerçekleşen bu etkileşime dipol-dipol etkileşimi denir.

b) İyon-dipol etkileşimi 
Polar bir molekül ile iyonlar arasında oluşan etkileşime iyon-dipol etkileşimi denir. İyon-dipol etkileşimi polar molekülün pozitif yüklü (δ +) kısmı ile negatif yüklü iyon arasında, polar molekülün negatif yüklü ( δ – ) kısmı ile pozitif yüklü iyon arasında gerçekleşir.

c) London kuvvetleri 
Apolar moleküller arasında gerçekleşen indüklenmiş dipol-indüklenmiş dipol etkileşimine London kuvvetleri denir. 
Elektronlar sabit konumda durmadıklarından yani sürekli yer değiştirdiklerinden bazı anlarda atomun bir kısmındaki elektron yoğunluğu, diğer kısmından daha fazla olur.Bu da geçici olarak atomun bir kısmının pozitif, diğer kısmının negatif yüke sahip olmasını sağlar. Anlık oluşan bu yük kutuplaşmasına indüklenmiş dipol denir.

ç) Dipol-indüklenmiş dipol etkileşimleri
Dipol olayı polar moleküllerde, indüklenmiş dipol olayı da apolar moleküllerde olduğundan dipol-indüklenmiş dipol etkileşimleri polar moleküllerle apolar moleküller arasındaki etkileşimdir.
Çok zayıf bir etkileşimdir.  

d) İyon-indüklenmiş dipol etkileşim
İyonlarla apolar moleküller arasındaki etkileşimdir. Örneğin deniz suyundaki tuzlar, (+) ve (-) yüklü iyonlar hâlinde bulunduğundan bu iyonlar oksijen, azot gibi apolar moleküllerle de etkileşir. Benzer şekilde soygaz atomlarıyla iyonlar arasındaki etkileşim de iyon-indüklenmiş dipol etkileşimidir.

2. Hidrojen Bağları 
F(flor), N (azot) ve O (oksijen) atomlarının elektronegatiflikleri diğer atomlara göre oldukça yüksektir. Bu nedenle bileşiklerinde kısmî negatif yük (δ- ) ile yüklenirler. Bu atomlar hidrojen atomlarıyla bağ yaptıklarında, hidrojen atomu kısmi pozitif yük (δ+) kazanır.

Hidrojen bağı F, O, N atomlarına bağlanan hidrojen atomlarının komşu moleküldeki bağa katılmayan ortaklanmamış elektron çiftlerine uyguladığı çekim kuvvetidir. 

 1.5. FİZİKSEL VE KİMYASAL DEĞİŞİMLER

Yaşantımızın birçok anında örneğin çamaşırların kuruması, yağmurun yağması, camın kırılması, şekerin suda çözünmesi, yemeğin ekşimesi, doğal gazın ve odunun yanması, bahçe demirlerinin paslanması, pilden elektrik üretilmesi, sütten yoğurt elde edilmesi vb. fiziksel ve kimyasal değişimlere tanık oluyoruz. Bu olaylar kimyasal türler arasındaki bağların kopup yeni bağların oluşması esasına dayanmaktadır.

FIZIKSEL DEĞIŞIM 
Fen Bilimleri dersinden de bildiğiniz gibi maddelerin kimliğinde, kimyasal yapısında bir değişiklik olmadan sadece fiziksel özelliklerinde meydana gelen değişimler fiziksel değişimlerdir.

Maddenin şeklini, kütlesini, fiziksel hâlini, akışkanlığını, sertliğini vb. bunlara bağlı olarak da görünüşünü değiştiren özellikler fiziksel özelliklerdir.  Buzun erimesi, suyun buharlaşması gibi hâl değişimleri; camın kırılması, kağıdın yırtılması gibi olaylar; şekerin, tuzun suda çözünmesi vb. fiziksel değişimlere örnektir.

KIMYASAL DEĞIŞIM
Maddelerin kimliğinde, yapısında meydana gelen değişimler kimyasal değişimlerdir. Kimyasal değişimler sırasında maddeyi oluşturan kimyasal türlerin yapısı değiştiğinden yeni maddeler oluşur. 
 Yemeğin pişmesi, şekerin karamelize olması, yanma, paslanma, ekşime olayları vb. kimyasal değişimlerdir.

BAĞ ENERJILERINE GÖRE FIZIKSEL VE KIMYASAL DEĞIŞIMLER

Sıvı hâldeki suyun buharlaşması fiziksel bir değişimdir ve bunun için ısıya ihtiyaç vardır. Su tanecikleri arasındaki zayıf etkileşimlerin kopup suyun gaz hâle geçmesi için bağa verilmesi gereken enerji 43,9 kj/mol’dür.

 Gaz hâle geçen suyun tekrar sıvı hâle geçebilmesi için aldığı ısı enerjisini aynen geri vermesi gerekir. Bu nedenle gaz hâldeki su sıvı hâle geçerken tanecikleri arasında zayıf etkileşimler oluşur ve bu esnada 43,9 kj/mol ısı açığa çıkar.
Sofra tuzunun (NaCl) oluşması sırasında sodyum ve klor iyonları arasında oluşan güçlü etkileşimde ise 787 kj/mol enerji açığa çıkar. Sofra tuzunun oluşması kimyasal bir değişimdir.
Oluşan sodyum klorürü tekrar kendini oluşturan iyonlara dönüştürmek istediğimizde aynı miktar enerjiyi geri vermemiz gerekir. Bu enerji sodyum ve klor iyonları arasında oluşan bağları kırmak için kullanılır.
 Benzer şekilde, hidrojen ve oksijen elementlerinden su elde edildiğinde 242 kj/mol ısı açığa çıkar. Suyun oluşumu da kimyasal bir değişimdir.



1. ÜNİTE BİTTİ :))

ÇIKMIŞ SORULAR ÜZERİNDEN TESTLERİ ÇÖZMEYİ İHMAL ETMEYİNİZ...

Yorum Gönder

0 Yorumlar